Перевод: со всех языков на все языки

со всех языков на все языки

(geniş) açılmak

  • 1 распахиваться

    несов.; сов. - распахну́ться

    Русско-турецкий словарь > распахиваться

  • 2 развертываться

    несов.; сов. - разверну́ться
    1) (о скатанном, сложенном, завёрнутом) açılmak

    свёрток разверну́лся — paket açıldı

    3) перен., разг. ( проявлять себя) neye kadir olduğunu göstermek
    4) перен. ( принимать широкий размах) büyük boyutlar kazanmak, geniş ölçüler almak

    э́то движе́ние бу́дет разве́ртываться и в дальне́йшем — bu hareket ileride de yayılıp gelişecektir

    5) ( делать поворот) (geri) dönüş yapmak

    самолёт разверну́лся на 180 гра́дусов — uçak yarım dönüş yaptı

    Русско-турецкий словарь > развертываться

  • 3 اتسع

    اِتَّسَعَ
    1. genişlemek
    2. ferahlanmak
    Anlamı: genişlemek, açılmak
    3. ferahlamak
    Anlamı: genişlemek, açılmak
    4. yayılmak
    Anlamı: genişlemek

    Arapça-Türkçe Sözlük( قاموس عربي-تركي) > اتسع

  • 4 gönül

    ",-nlü 1. heart; mind. 2. inclination, desire, willingness. -den 1. heartfelt, sincere. 2. most sincerely. -ünce after one´s own heart. - acısı pangs of love. -ü açık 1. openhearted, frank, sincere. 2. lighthearted, carefree, cheerful. - açıklığı 1. openheartedness, sincerity. 2. lightheartedness, carefreeness, cheerfulness. -ü açılmak to cheer up, become cheerful. - açmak to cheer up, make happy. -ü akmak /a/ to be enchanted by, be attached to, feel an attraction for. - alçaklığı humility, modesty. -ünü almak /ın/ 1. to please. 2. to restore relations with, apologize to and make up with. - avcısı (a) Don Juan; vamp. -ünü avlamak /ın/ to captivate, win (someone´s) love. - avutmak 1. to dally with love. 2. /la/ to resign oneself to (a lesser portion), content oneself with (little). - bağı bonds of love. - bağlamak /a/ to set one´s heart on. - belası trouble caused by love. - birliği unity of feelings. -ü bol generous-hearted. - borcu gratitude. - budalası hopelessly in love. -ünü bulandırmak /ın/ 1. to nauseate. 2. to raise (one´s) suspicions. -ü bulanmak 1. to feel sick at one´s stomach, be nauseated. 2. to get suspicious. - bulantısı 1. nausea. 2. suspicion. - çekmek to be in love. -ü çekmek /ı/ to desire. -ünü çelmek /ın/ to captivate, win (someone´s) love. -den/-ünden çıkarmak /ı/ to forget, cast (someone) out of one´s heart. -ü çökmek to have a breakdown in morale, give up. -ü daralmak to be distressed. - darlığı 1. distress. 2. intolerance. - delisi one who keeps falling in love. - dilencisi one who is so madly in love that he undergoes any humiliation to be near his beloved. -üne doğmak to have a presentiment. -ünün dümeni bozuk colloq. (one) who is not serious in his love affairs. - eğlencesi 1. pastime, amusement. 2. passing love affair, flirtation. - eğlendirmek /la/ 1. to amuse oneself with, have a good time (doing something). 2. to have a love affair with. - eri tolerant and sensible person. - esenliği peace of mind, repose. -ünü etmek/yapmak /ın/ 1. to persuade, induce, win (one´s) assent. 2. to please. - ferahlığı contentment. - ferman dinlemez. proverb The heart will always have its own way. -ü gani 1. generous. 2. contented. -ünden geçirmek /ı/ to want to do; to wish (something) to happen. -ünden geçmek to come to one´s mind, occur to one. -ü geniş tolerant. - gezdirmek/dolaştırmak to review the possible (pleasant) choices. -üne göre after one´s own heart. -ü gözü açılmak to be cheered up, feel revived. -ünü hoş etmek /ın/ to please, make (someone) contented. - hoşluğu ile/- rızasıyla willingly. -den ırak olmak not to be loved. -ü ile oynamak /ın/ to play with (someone´s) heart. -ü ilişmek/takılmak /a/ to be attracted by. - indirmek to be willing to do some job that is beneath one; to accept or do something that is beneath one, condescend to do something. - işi love affair. -ü kalmak 1. to feel resentment, feel hurt. 2. /da/ to long for. -ü kanmak to stop worrying, be set at ease. -ünü kapmak /ın/ to captivate, win (someone´s) love. -ünü kaptırmak /a/ to be captivated by. -ü kara malevolent. -ü kararmak to feel disgusted with life. -ünü karartmak /ın/ to make (someone) lose the joy of living. -ü kaymak /a/ to love, feel attraction for. -ü kırılmak (for one´s feelings) to be hurt. -ünü kırmak /ın/ to hurt the feelings of; to crush; to put (someone) down. - kimi severse güzel odur. proverb Beauty is a matter of individual taste. -den/-ünden kopmak to be given gladly: gönlünüzden ne koparsa what you feel like giving. - koymak /a/ to be upset by. - maskarası one who becomes a laughingstock because of a love affair. - okşamak to treat someone kindly. - okşayıcı pleasant, tender, loving. -ü olmak 1. /a/ to be willing to; to agree to, consent to. 2. /da/ to want to have, be in love with (something). 3. /da/ to love, be in love with (someone). -ünü pazara çıkarmak to fall in love with an unworthy person. - rahatlığı complete peace and co

    Saja Türkçe - İngilizce Sözlük > gönül

  • 5 open

    adj. açık, serbest, geniş, dürüst, içten, karara bağlanmamış, ferah, kısık olmayan (ses)
    ————————
    n. açık
    ————————
    v. açmak, açılmak, açtırmak, başlatmak, başlamak
    * * *
    1.(v.) 2. açık (adj.)
    * * *
    ['əupən] 1. adjective
    1) (not shut, allowing entry or exit: an open box; The gate is wide open.) açık
    2) (allowing the inside to be seen: an open book.) açık
    3) (ready for business etc: The shop is open on Sunday afternoons; After the fog had cleared, the airport was soon open again; The gardens are open to the public.) açık
    4) (not kept secret: an open show of affection.) açık, meydanda
    5) (frank: He was very open with me about his work.) açık, samimî
    6) (still being considered etc: Leave the matter open.) sonuçlanmamış
    7) (empty, with no trees, buildings etc: I like to be out in the open country; an open space.) açık
    2. verb
    1) (to make or become open: He opened the door; The door opened; The new shop opened last week.) aç(ıl)mak
    2) (to begin: He opened the meeting with a speech of welcome.) açmak, başlatmak
    - opening
    - openly
    - open-air
    - open-minded
    - open-plan
    - be an open secret
    - bring something out into the open
    - bring out into the open
    - in the open
    - in the open air
    - keep/have an open mind
    - open on to
    - the open sea
    - open to
    - open up
    - with open arms

    English-Turkish dictionary > open

  • 6

    < içi> (das) Innere; (als) Unterzeug n; Zentrum n einer Stadt; Füllung f; Innen- (Hof usw); Inner-; Binnen-; Inlands-;
    iç açıcı erquickend; verheißungsvoll;
    iç açmak froh stimmen;
    İç Anadolu Inneranatolien n;
    iç bellek EDV innere(r) Speicher m;
    iç bulantısı Magengrimmen n;
    iç bükün GR innere Flexion f; Ablaut m;
    iç cep Innentasche f;
    iç ceviz Nusskern(gehäuse n) m;
    iç çamaşırı Unterwäsche f; Unterhosen f/pl;
    iç çekmek (auf)seufzen;
    -i iç etmek fam sich (D) etwas unter den Nagel reißen, einstecken;
    iç geçirmek tief aufseufzen;
    iç hastalıkları innere Krankheiten f/pl;
    iç hat Inlandsverkehr m; Inlandsfluglinie f;
    iç içe ineinander geschoben; Zimmer ineinander gehend; Person eng zusammen (stehend);
    iç merkez Erdbebenherd m;
    iç pazar Binnenmarkt m;
    iç politika Innenpolitik f;
    iç savaş Bürgerkrieg m;
    iç taban Brandsohle f;
    iç turizm Inlandstourismus m;
    iç tutmak Fruchtknoten ansetzen;
    iç türeme GR Sprossvokal m; Sprosskonsonant m;
    -in içi açılmak unp jemandem wird wieder froh zumute;
    içi almamak jemandem zuwider sein; jemandem nicht bekommen;
    içi bayılmak einen Widerwillen haben; fam unp jemandem ist flau;
    içi bulanmak, z.B. bundan içim bulanıyor mir ist schlecht davon;
    içi burkuluyor ihr wird das Herz schwer;
    içi çekmek gern haben wollen (A);
    içi dar kribbelig, ungeduldig;
    içim eziliyor mir ist beklommen zumute; mir ist übel;
    içi geçmiş er ist eingenickt;
    -in içi geniş unbekümmert;
    -in -e içi gitmek trachten (nach D), brennen (auf A);
    -in içi hop etti er wurde ganz aufgeregt;
    -e içi ısınmak jemandem zugetan sein;
    içi içine sığmamak seine Begeisterung ( oder Aufregung) nicht verbergen können;
    -in içi içini yemek sich (ab)quälen;
    -in içi kan ağlamak zu Tode betrübt sein;
    -in içi kararmak in Verzweiflung geraten; sich tödlich langweilen;
    -in içi sıkılmak sich langweilen;
    -in içi sızlamak betrübt sein;
    içi tez kribbelig;
    -in içi vık vık (oder fık fık) etmek kribbelig sein, nervös sein;
    -in içi yağ bağlamak selig sein; aufatmen;
    -in içi yanmak sehr durstig sein; fig dursten (nach D); betrübt sein;
    -in içinde kaybolmak wie verloren wirken (in D); Kleidung viel zu weit sein;
    -in içinden çıkmak fertig werden (mit D); hervorgehen (aus D);
    içinden geçmek jemandem in den Sinn kommen;
    içinden gelmek unp es ist (mir) ein Herzenswunsch;
    -e içinden gülmek innerlich lachen (über A);
    içinden konuşmak leise vor sich hin sprechen;
    içinden okumak still lesen; fam innerlich fluchen;
    içine almak in sich schließen; Fläche einnehmen;
    -i içine atmak fig in sich hineinfressen;
    içine çekmek einatmen; einsaugen; fig kapieren;
    N içine doğmak ahnen (A), fam es dämmert jemandem;
    içine etmek verpfuschen, verpatzen;
    içine gelmek jemandem in den Sinn kommen;
    -in içine işlemek jemanden schmerzlich berühren;
    içine kapanmak (oder çekilmek) fig sich in sich zurückziehen;
    çok içine çekilmiş ganz in sich zurückgezogen;
    içine kurt düşmek Argwohn hegen;
    -in içine sıçmak verpatzen;
    -i içine sindirmek sich (D) etwas einprägen;
    içine sindirmek vom Herzen einverstanden sein;
    içine tükürmek fam verpfuschen, verhunzen;
    içini açmak sein Herz erleichtern;
    içini boşaltmak freimütig gestehen; sein Herz erleichtern;
    içini kurt yemek in ständiger Sorge ( oder Angst) sein;
    içini çekmek (oder geçirmek) tief aufseufzen;
    içini dökmek sein Herz öffnen; sich aussprechen;
    -in içini kemirmek in ständiger Sorge sein;
    -in içini sıkmak jemandem peinlich sein, jemanden genieren;
    içini yakmak jemanden sehr betrüben;
    -le içini yemek bedrückt sein (von D);
    içinin yağı erimek jemanden tief erschüttern;
    içlerinden biri einer von ( oder unter) ihnen;
    kendi içlerinden aus ihren eigenen Reihen

    Türkçe-Almanca sözlük >

  • 7 largo

    ag geniş; m açık deniz (prendere il largo: denize açılmak)

    Dizionario Italiano-Turco > largo

См. также в других словарях:

  • açılmak — nsz 1) Açma işi yapılmak veya açma işine konu olmak Bu esaslara aykırı eğitim ve öğretim yerleri açılamaz. Anayasa 2) Renk koyuluğunu yitirmek Perdenin rengi açıldı. 3) Kendine gelmek, biraz iyileşmek, ferahlamak Ateşi düşünce hasta açıldı. 4) e… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • deniz — is. 1) Yer kabuğunun çukur bölümlerini kaplayan, birbiriyle bağlantılı, tuzlu su kütlesi 2) Bu su kütlesinin belirli bir parçası Marmara Denizi. Karadeniz. 3) Aydaki düzlükler 4) mec. Geniş alan 5) mec. Çokluk, yoğunluk Birleşik Sözler deniz… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • genişlemek — nsz 1) Geniş duruma gelmek, büyümek 2) Bollaşmak 3) Rahat bir duruma gelmek, açılmak, ferahlamak Ahali dar parmaklıklardan kurtulur kurtulmaz, yelpaze gibi açılıp genişleyerek dağılıyorlardı. P. Safa 4) mec. Yaygın duruma gelmek Ünü, ölümünden… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • — is. 1) Herhangi bir durumun, cismin veya alanın sınırları arasında bulunan bir yer, dâhil, dış karşıtı Deniz gecenin içinde, gece denizin içindedir. Ç. Altan 2) Oyuk şeylerin boşluğu 3) Cisimlerin yüzeyleri arasında kalan her nokta Tahtanın içi… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

Поделиться ссылкой на выделенное

Прямая ссылка:
Нажмите правой клавишей мыши и выберите «Копировать ссылку»